Türkiye’nin en büyük sektörü cafe işletmeciliği hak ettiği noktada mı?
Hayatımızın büyük bir bölümü doğru seçimi aramakla geçiyor. Geriye kalan süre ise, seçtiğimiz doğru ya da yanlış seçimler nedeniyle yaşadığımız mücadeleye kalıyor. Bu bir eş, bu bir arkadaş, bu bir okul, bizi ilgilendiren tarafıyla iş seçmek olabilir. Hemen herkesin kahve veya cafe işletmeciliği ile ilgili bir fikri var.
Zira hayatında hiç kahveyle, cafe işletmeciliği ile alakası olmamış insan bile, en azından bir kere de olsa bir cafeye gidip oturmuşluğu olduğunda fikir verme ihtiyacı hissediyor. İşte yazımın konusu da burada başlıyor.
Özellikle girişimci arkadaşlar; cafe işletmeciliğine meraklı dostlarımıza yardımcı olabilecek bazı tavsiyeler paylaşmak istiyorum. Türkiye’nin en hızlı gelişen sektörü cafe işletmeciliği, sayısı yüz binlere dayanmış durumda. Bu sayıya her gün onlarcası ekleniyor. Tabi herkes beklediğini bulamıyor. Yeni açılan işletmelerin yanında bir o kadar da hayal kırıklığına uğrayıp, zarar ederek dükkanlarını kapatmak zorunda kalan işletme var.
Dışarıdan bakınca çok kolay görünen bu sektör içine girilince aslında işin hiç de kolay olmadığı anlaşılıyor. Sayısı hızla artan ve mesleki denetim mekanizmalarından geçmeyen bu işletmeler aynı zamanda kalite standardını düşürüyor. Yarattıkları haksız rekabet ortamı da cabası. Tabii biz, her zaman iyiyi örnek almalıyız, kötü örnekler asla bu mesleği küçümsemenizi sağlamamalı. “O yapıyorsa, ben de yaparım” düşüncesi yapılabilecek, en büyük hatadır.
Yüksek İdealler Büyük Hayal Kırıklıkları…
Güzel bir mekan, kaliteli malzemeler, afili dekorasyon, doğru lokasyon… Eminim ezbere herkes, iyi bir işletme için öncelikle bu şartları sağlamak gerektiğini düşünür. Ama hiçbiri doğru değil. Büyük ozan Aşık Veysel’in o meşhur türküsünde dediği gibi
“Güzelliğin on para etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa”
Bu sebepten işletmenizi insanlara cazip, tercih edilebilir kılmak için ilk önce işinizi, sanatınızı doğru bir şekilde yapmanız, insanlara kendinizi sevdirmeniz gerekir. Sonra insanlar için mekanınız güzelleşir, iş yerinizin lokasyonu nerede olsun insanların aklına gelen ilk yer olur. Son derece basit görünen mekanınız, bir süre sonra müşterileriniz için ruhunun huzurla dolduğu bir yer haline dönebilir. Tabii en başta üzerine basarak belirttiğim gibi bunun için önemli şart; sevgi.
Cafe işletmek istiyorsanız; en az barınızda, mutfağınızda çalışan elemanınız kadar işi bilmeniz gerekiyor. Ben uzun yıllar bu alanda danışmanlık hizmeti veriyorum. Birçok insan, işletmeyi bir an önce açıp, bir müdür gibi idarecilik yapma hayaliyle aceleci davranıyor. Onlara söylediğimiz ilk şey, asla bir barista kadar bilgili olmadığınız sürece bu eğitimlerin bitmeyeceği şeklinde.
Kahvede dünyada gelinen noktaları, nasıl yaratıcı olabileceklerini anlatıyorum. Bu uzun bir süreçtir. Eğitim alacak insanların ilk önce bunu kabullenmesi gerekiyor. Üstüne basarak söylüyorum. Eğitimler, öğrenme süreciniz yarım kalırsa, hayalleriniz de yarım kalır, işletmecilik serüveniniz de yarım kalır. Unutmayın! Öğrenme sürecinden yapacağınız tasarruf, yarınlarınızdan da tasarruf etmek demektir.
Ne Yapmalı?
Bir barista aynı zamanda sanatkardır. Çıraklık, kalfalık, ustalık süreci olur. Kimse bu aşamaları geçmeden mesleğinde en üst noktasına ulaşamaz. Bu nedenle sabır ve hiçbir zaman bitmeyecek öğrenme süreci başarının temel anahtarıdır.
Çağın hızla değiştiği bu dönemde gıda sektörü de hiç şüphesiz bundan nasibini alıyor. Bu sebepten dünyayı takip etmek, yeniliklere açık olmak çok önemli. Öncü olmaktan, yenilikleri denemekten kaçınmamak gerekiyor. Hepimiz duygu yüklüyüz, çok para kazanmak, mesleğinde parmakla gösterilen insanlar olmak istiyoruz.